21 Ekim 2018 Pazar

Yabancı cebimizde mi, yanıbaşımızda mı yoksa içimizde mi?

Pazarları oldum olası hiç sevmem. Çocukken pijamayla başlayan sabah, hele de kışsa, gri gökyüzünden yansıyan miskin havanın iyice kararmasıyla yerini bir telaşa bırakır, hadi bakalım banyo yapın, ödevler tamam mı gibi bir sürü direktif ve soruyla dolardı. 
Şimdi de pek farklı değil aslında... Yine gri gökyüzü altında yaşanan pazar günlerinde, farklı olarak soruları ben sorup direktifleri ben veriyorum, hepsi bu. Yani yaşananlar aynı, kahramanları farklı...

Neyse efendim, bu pazar, o griliği biraz keyiflendireyim dedim ve pek can* arkadaşlarımın cuma gecesi tavsiye ettiği üzere, oturdum ve "Cebimdeki Yabancı"filmini izlemeye koyuldum. Tipik Ferzan Özpetek filmlerinde olduğu üzere (ki Serra Yolmaz da ilk yönetmenliğini yapmış bu filmle)  yemekle ve arkadaşlıkla, ilişkilerle iç içe geçmiş, nefis bir filmdi. Sonunda da bonus bir Sezen şarkısı var ki, zaten sevmiştim, filmden sonra bir kez daha bağrıma basıp hemen listeme ekledim. Blog sonuna meraklıları için ekledim, dinleyebilirsiniz.  

Peki, film şaşırttı mı? Evet! Güldürdü mü? Evet! Ağlattı mı? Hem de nasıl! Sadece duygulara dokunan değil, aynı zamanda düşündürüp sorgulatan bir film olmuş. Aşk, sevgi, sadakat-ihanet-güven, çocuk kavramı, önyargı üzerine, isteyen herkes film boyunca bol bol düşünebilir bence...

Filmin sonu ise aklıma hemen başka bir filmi getirdi ki o da unutulmazlar arasındadır  benim için; "Sliding Doors". Farklı açılardan bakılmış olsa da, her iki filmde de gerçeği bilmek/öğrenmek ve bilmeden/bilemeden ya da söylemeden yaşamak etrafında dönüyor hayatlar. İş böyle olunca da hangisi daha iyi üzerine düşündüm bir süre. Yani gerçeği bilip acısa da öldürmez diye diretmek mi, yoksa bilmeden ya da görmezden gelerek konfor alanlarımız içinde yaşamı sürdürmek mi? 

Başka sorular da geldi tabi hemen ardından.  Kim ne kadar dürüst? Kim gerçekten içini bize açıp gösteriyor?  En yakın dediklerimizin bile karanlığı ne kadar derin sanırım hiç bilemeyeceğiz... Bilmek ister miyiz? İşimize gelir mi? Bitti mi sorular? Tabi ki hayır! En önemlisi sona kaldı yine!  Kendimize ne kadar yakınız, ne kadar yabancı? Yabancı nerede karşımızda mı yoksa tam içimizde mi?


*Mucuk!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder