23 Ekim 2018 Salı

Bugün de böyle...



Saçma sapan gülmeye,
Uçan bir balona sevinmeye,
Umarsız sevişmeye,
Su birikintilerine basmaya,
Şarkılarda bağırmaya,
Arkadaşlara sarılmaya,
İstediğimde ağlamaya,
Kızımı sımsıkı kucaklamaya,
Annemi daha sık çağırmaya,
Kardeşime şımarmaya,
Eskiyenleri atmaya,
Yine erken kalkmaya,
Kendime iyi bakmaya,
Kocaman kardan adam yapmaya,
Kuşlara ekmek atmaya,
Mum yakıp meleklere bakmaya,
Oyunda çocuk kalmaya,
Şarapla sarhoş olmaya,
Dedikoduyu çöpe atmaya,
Yeniden ben olmaya,
Geliyorum.






21 Ekim 2018 Pazar

Yabancı cebimizde mi, yanıbaşımızda mı yoksa içimizde mi?

Pazarları oldum olası hiç sevmem. Çocukken pijamayla başlayan sabah, hele de kışsa, gri gökyüzünden yansıyan miskin havanın iyice kararmasıyla yerini bir telaşa bırakır, hadi bakalım banyo yapın, ödevler tamam mı gibi bir sürü direktif ve soruyla dolardı. 
Şimdi de pek farklı değil aslında... Yine gri gökyüzü altında yaşanan pazar günlerinde, farklı olarak soruları ben sorup direktifleri ben veriyorum, hepsi bu. Yani yaşananlar aynı, kahramanları farklı...

Neyse efendim, bu pazar, o griliği biraz keyiflendireyim dedim ve pek can* arkadaşlarımın cuma gecesi tavsiye ettiği üzere, oturdum ve "Cebimdeki Yabancı"filmini izlemeye koyuldum. Tipik Ferzan Özpetek filmlerinde olduğu üzere (ki Serra Yolmaz da ilk yönetmenliğini yapmış bu filmle)  yemekle ve arkadaşlıkla, ilişkilerle iç içe geçmiş, nefis bir filmdi. Sonunda da bonus bir Sezen şarkısı var ki, zaten sevmiştim, filmden sonra bir kez daha bağrıma basıp hemen listeme ekledim. Blog sonuna meraklıları için ekledim, dinleyebilirsiniz.  

Peki, film şaşırttı mı? Evet! Güldürdü mü? Evet! Ağlattı mı? Hem de nasıl! Sadece duygulara dokunan değil, aynı zamanda düşündürüp sorgulatan bir film olmuş. Aşk, sevgi, sadakat-ihanet-güven, çocuk kavramı, önyargı üzerine, isteyen herkes film boyunca bol bol düşünebilir bence...

Filmin sonu ise aklıma hemen başka bir filmi getirdi ki o da unutulmazlar arasındadır  benim için; "Sliding Doors". Farklı açılardan bakılmış olsa da, her iki filmde de gerçeği bilmek/öğrenmek ve bilmeden/bilemeden ya da söylemeden yaşamak etrafında dönüyor hayatlar. İş böyle olunca da hangisi daha iyi üzerine düşündüm bir süre. Yani gerçeği bilip acısa da öldürmez diye diretmek mi, yoksa bilmeden ya da görmezden gelerek konfor alanlarımız içinde yaşamı sürdürmek mi? 

Başka sorular da geldi tabi hemen ardından.  Kim ne kadar dürüst? Kim gerçekten içini bize açıp gösteriyor?  En yakın dediklerimizin bile karanlığı ne kadar derin sanırım hiç bilemeyeceğiz... Bilmek ister miyiz? İşimize gelir mi? Bitti mi sorular? Tabi ki hayır! En önemlisi sona kaldı yine!  Kendimize ne kadar yakınız, ne kadar yabancı? Yabancı nerede karşımızda mı yoksa tam içimizde mi?


*Mucuk!


17 Ekim 2018 Çarşamba

OL'CAM BEN!

¨Neden?¨ diye sormayı geride bırakıp cevaplarımı bulup değerlendirmeye başladığım günlerdeyim. Bir drone'un havaya yükselişi gibi yaşamımın tepesinden bakıyorum ve gördüğüm sahneler bir film değil, bizzat kendi hayatım. Felsefe yapmadan, illüzyonsuz, oyunsuz, çırılçıplak ve sakince karşımda duran sahneler benim hayatıma ait. 
Karanlıkta ışık arar gibi, bu kez kendimi arıyorum. Tünelin sonu bana çıkacak, ondan eminim, çünkü ben'i gördüm orada, ben'i bekliyor. Varlığımı sadece kendime borçlu ve ait hissetmek için yürüyorum. Yürüdükçe kabul etmek ve affetmek ne demek adım adım sindiriyorum. Var oluşum doğumumla başladıysa da, arada durup var oluşumu başkalarına adadığımı seyrettiğim her karede kendimden özür diliyorum. Çünkü görüyorum ki adanmak hem kendime hem kendimi adadığım insanlara kaybettirmiş. 
Şimdi, kendimi kucaklayıp saçlarını okşuyor, gözlerinden öpüp ¨Seni çok seviyorum!¨diyorum kendime. Bana inanmıyor bazen, sorguluyor sevgimi ama biliyorum ki görecek, bilecek, emin olacak sevgimden aidiyetimden. 
Annemin bir lafı vardır, ben ne zaman üzülsem söylediği... Hep der ki; ¨Hadi doğurayım bir tane daha senden, olur mu? Olmaz!¨ Yani der ki; ¨Başka sen yok!¨  Ama anne sana hayırlı haberlerim var! Gözün aydın, kendimi doğuruyorum! Nurtopu gibi bir ben olacak, sancısından belli...