27 Temmuz 2011 Çarşamba

ŞAŞKIN KAHRAMAN





Çok komik,alem bir adamdır benim babam. Ama bu asla kasti değildir. Öyle espiri falan yapmaz, kendi haliyle komiktir o. Öyle şeyler yapar ki, gözümle görmesem, babamı da bilmesem  gerçekliğinden şüphe ederim. Çocukken arkadaşlarımın çoğu için bir korku ve asık suratlılık abidesi olan babalar, benim için hep yumuşak huylu, omuzuna oturup saçına toka takarak kuaförcülük oynayabileceğim, yaptıklarıyla ve başına gelenlerle herkesi gülme komasına sokan "babi"mdi.
Sanırım 7-8 yaşlarındaydım ve o gün yolda bir kalabalık görmüş, tabi merakla kalabalığa katılıp neler olduğunu görmeye çalışıyorduk. Modelini, markasını hatırlamadığım ama yüksek ihtimalle o yılların modası Şahin marka bir otomobil (o zamanlar "araba" pek denmezdi) cayır cayır yanıyor, sahibi olduğunu tahmin ettiğim bir adamcağız deli danalar gibi ordan oraya çaresizce koşturuyordu. Genelde bu gibi durumlarda olayları uzaktan izleyip "vah vah" layan Türk milletine inat, benim biricik kahraman babam, arabanın yanında duran koca bidonu kaptığı gibi alevlerin üzerine boşalttı. Boşalttı boşaltmasına da alevler bir anda "Poff!" diye daha da büyüdü, saçsız ve kaşsız kalmaktan saniyelerle kurtulan babam daha ne olduğunu anlamadan cin annem babamı kolundan tuttuğu gibi, bir eliyle de beni çekiştire çekiştire olay yerinden hızla (hızla derken gerçekten hızla, ışık hızıyla) uzaklaştırırken bir yandan da söyleniyordu; "E be adam! O kadar insan aptal, bir sen akıllı, değil mi?" Benim kahraman da hala anlamamış bir şekilde anneme bakıp "Yahu ne yaptım ki! Yardım edeyim istedim." der demez annem lafı ağzına tıkaladı, "Kaş yaparken göz çıkartıyordun. Su diye boşalttığın o şey benzindi, benzin!" Zavallı babam ağzı açık, gözleri kocaman açılmış bir halde arkaya dönüp baktı ve koşar adımlarımızı ikiye katladı.
Yakın zamanda birgün, sıcaktan bunalmış ve kendimizi yazlık evimizin terasına atmıştık ki kapı çalındı. Gidip kapıyı açtığımda karşımda tanımadığım bir kadın; "Merhaba! Adım Kuteyla, yeni komşunuzum. Müsaitseniz tanışmak isterim." dedi. Yeni komşu Kuteyla (Kuteyla mı? O nasıl isim) içeri girdi ve terasta oturan anneme ve babama yöneldi. Bana yaptığı gibi kendini tanıttıktan sonra anneminde buyur etmesiyle babamın karşısındaki sandalyeye yerleşen Kuteyla Teyze (hemen teyze oluverir bu komşular bilirsin) ve annem arasında koyu bir sohbet başladı. "Aman efendim siz de mi? Aaaa sahi mi? A-hahaha!" diye ilerleyen muhabbet nasıl geldiyse böcek, sinek ve haşerelere geldi. Sevgili Kuteyla Teyze, bu mahlukatlardan ne denli korktuğunu söylerken aynı anda, önce bir çığlık attı, sonra da sandalyesinden hızla fırladı. Bizse annemle durumu kavramak için şaşkınlıkla birbirimize bakarken babamın "Afedersiniz! Kusura bakmayın!"larıyla kendimize geldik. Kahraman babam, elinde oynadığı mandalı kadıncağızın göğsüne fırlatmış, bu da yetmezmiş gibi, durumu kurtarmak için hamle edip mandalı bir çırpıda alıvermiş kadının üstünden. Tam da konu haşereden açıldığı sırada üstüne fırlayan mandalı gören Kuteyla Teyze de basıvermiş çığlığı... Annemle ikimiz kadını sakinleştirsek mi yoksa kendimizi tutmayıp patlarcasına gülsek mi arasında ne yapacağımız bilemezken. zavallı babamsa mahçup mahçup önüne bakıyordu. Dedim ya alem adamdır benim "babi"m...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder